Ana Sayfa » islamiyet » Tevekkül

Tevekkül


Tevekkül

Tevekkül; Yapılması gereken bir iş konusunda gerekli olan her araç ve yönteme başvurduktan sonra, beklenen sonu Allah’a havale etmek, bu konuda ona sonsuz bir güven beslemek demektir. Başka bir söylem ile; Allah’a güvenmek, tedbiri aldıktan sonra takdiri Allah’a bırakmak diyebiliriz.

Karamsarlık, korku, endişe ve ihtiras insandaki zayıf tabiatın en belirgin göstergelerindendir. Geçmişte yaşanan acı deneyimler bazı insanlar üzerinde kalıcı etki bırakırlar. Karamsarlık, geçmişin olumsuzluklarına takılıp kalmak, ruh dünyasında pasif bir yıpranma meydana getirir. Korku ve endişe, sahip olduklarımızı yitirmek ya da istemediğimiz şeylerle karşılaşma düşüncesi ile insan ruhunun acı çekmesidir. Psikologlar korkuyu, “dışarıdan gelen bir tehlikeye karşı ortaya konan duygusal tepki” diye tanımlamaktadırlar. İhtiras ise, ulaşmak istediklerimiz uğrunda duyduğumuz aşırı istektir. Karamsarlık geçmişten kaynaklanırken, korku, endişe ve ihtiraslar gelecekten beslenirler. Endişe değil, güven; ihtiras değil ümit, hayatı yaşanabilir bir süreç kılar.

“Sen, o ölümsüz ve daima diri olan Allah’a tevekkül et!” (Furkan-58)

Bu ayette Peygamber Efendimize hitaben her daim diri ve ölmeyecek olan Allah’a tevekkül etmesi emredilerek Müslümanların olumsuzluklar karşısında sığınacakları liman gösterilmektedir. Yine başka bir ayette; “Müminler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler”

Bu ayet sadece Allah’a tevekkül edilmesini emrederek peygamberler ve gerçek müminlerin Allah’a tevekkül ettiklerini bildirmektedir. Yine başka bir ayette; “Müminler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (enfal-2)

İslam’ın Tevekkül Anlayışı

Tevekkülün temeli, tevhid inancına yani, son noktada her şeyin Allah’ın kudret ve iradesinin eseri olduğuna inanmak esasına dayanmaktadır.

Tevekkülünüz varsa, üzerinize düşeni yaparsınız; gücünüzün dışında kalan konuda ise Allah’ın hükmüne ve adaletine güvenirsiniz. İşte tevekkül ile kaderin buluştuğu hassas nokta burasıdır.

Bu inceliğin gözetilmemesi durumunda ise başa gelen olumsuzluklarda “kaderi suçlama” tutumu ortaya çıkar:

Bu anlayışta ya, “olan biten her şeyin merkezinde insan ve onun iradesi vardır” anlayışı ile ilâhi takdir ve hikmet göz ardı edilir, ya da “insanın irade ve yeteneğini inkâr eden” (pasif kaderci) bir anlayışa esir olunur.

Hâlbuki gerek karşılaşmak istemediğimiz, kaçındığımız sonuçlar konusunda, gerek ulaşmak istediğimiz sonuçlar konusunda sahip olunması gereken düşünce şu ayette ortaya konmaktadır:

“De ki, ‘Bizim basımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah’a güvensinler” ( Tevbe-51)

Yukarıdaki ayette vurgu yapılan gerçek şudur: Acı tatlı başımıza her ne gelirse hepsi Allah’ın takdiridir. O da sonuç olarak mutlaka bizim yararımızadır. Ya bu dünya, ya da ahiret ile ilgili maslahat, yarar ve hayrımız içindir. O bizim yardımcımızdır. Üzerimizde bütün tasarruf ve velâyet yetkisi O’nundur. Nasıl dilerse öyle yapar ve hakkımızda hayırlısını yapar. İşte bundan dolayı müminler Allah’a güvenmelidirler. Bütün güç ve kudretin O’na ait olduğunu bilip durumlarını O’na havale etsinler. Her konuda O’na güvenip dayansınlar, emir takdirine güzel bir şekilde rıza göstererek teslimiyet göstersinler ve bunun gereğince kulluk görevlerine devam etsinler. Allah’a ne derece güven beslenirse O daha fazlasına layıktır.

Bir insan her işinde Allah’a güvenirse, Allah ona yardım eder ve onu başarıya ulaştırır. Bunun en güzel örneği Efendimizdir. O, insanları Allah’ı tanımaya ve yalnız Ona ibadet etmeye çağırdığı zaman yalnızdı. İçinde doğup büyüdüğü toplumun ileri gelenleri, söz sahipleri ona karşı idiler. Sadece amcası Ebu Talip onu koruyordu. Fakat o, amcası Ebu Talip’e değil, Allah’a güveniyordu. Nitekim Ebu Talip, Mekke müşriklerinin kendisine Efendimizi himaye etmekten vazgeçmesi hususunda yaptıkları baskıya dayanamaz hale gelmişti. Bunun üzerine Efendimizin bu davadan vazgeçmesini isteyen sözler söylemesi üzerine Efendimiz:

“-Amca, vallahi, bu işi bırakmam için bir elime güneşi, diğer elime ayı koysalar, ben yine bu davadan vazgeçmem. Ya, Allah onu bütün cihana yayar, görevim biter, ya da bu yolda ölür giderim”, diyerek Allah’a olan sonsuz güvenini gösterdi.

Efendimiz Allah’a öyle güvenmişti ki, ilk defa kendisine inanan arkadaşlarına bu güvenini şöyle ifade etmişti:

-Allah’a yemin ederim ki, bu din her halde ve muhakkak surette kemale erecektir.

Efendimiz Necid savaşından dönerken çok ağaçlı bir vadiye geldiklerinde kuşluk vakti olmuştu. Efendimiz vadiye indi. Askerler ağaçların altında gölgelenmek için dağıldılar. Efendimiz bir Semüre ağacının dalına kılıcı astı ve ağacın altında uyuyakaldı. O esnada bir bedevi durumdan yararlanarak Efendimizin kılıcını almış, kınından çekmiş ve Efendimize hücum etmişti. Efendimiz uyanmış, bedevinin üzerine yürüdüğünü görmüştü. Bedevi bağırdı:

-Seni şimdi elimden kim kurtarır, dedi. Efendimiz cevap verdi:

-Allah kurtarır. Bedevi’nin elindeki kılıç yere düşmüştü. Efendimiz hemen kılıcı aldı ve:

-Seni benden kim kurtarır, buyurdu. Bedevi:

-Cezalandıranların hayırlısı ol, dedi. Efendimiz:

-Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve benim Allah’ın Rasulü olduğuma şahitlik eder misin? buyurdu. Bedevi:

-Hayır, fakat sana karşı savaşmamak ve savaşanlarla beraber olmamak hususunda sizinle anlaşma yaparım dedi. Bunun üzerine Efendimiz onu salıverdi. O da arkadaşlarının yanına geldi ve:

-İnsanların hayırlısının yanından geldim, dedi.

İmam Gazali | Tevekkül

Gazali konuyu şu benzetme ile ortaya koymaktadır:

“Tevekkül edenin Allah’a güvenme ve O’nun kefaleti konusundaki tutumu, çocuğun, annesin yanındaki durumu gibidir. Çocuk annesinden başkasını bilmez. Ondan başka kimseye sığınmaz. Yalnız ona güvenir. Onu gördüm mü daima eteğine yapışır, onu bırakmaz. Annesinin bulunmadığı sırada başına bir şey gelse, dilinden dökülen ilk söz “Anneciğim!” olur. Aklına ilk gelen kimse annesidir. Çünkü onun kendisi için kâfi olacağına ve onun şefkatine güvenmiştir. Bütün bunlar bilinçaltından gelen yönlendirme ile olur.”

Değerli okuyucularımız Tevekkül adlı makalemize en uygun sözleri Erzurumlu İbrahim Hakkı şu dizelerinde özetlemiştir.

“Hak şerleri hayreyler,

Zannetme ki gayr eyler,

Arif anı seyreyler,

Mevla görelim neyler,

Neylerse güzel eyler”

Sonuç

Bugüne geldiğimizde gündelik yaşantımızda birçok alan tevekkülsüzlüğümüzün örnekleriyle doludur. Bunların en önemlisi, belki de temelde rızık endişesi, geçim kaygısı ve gelecek kaygısıdır. Sürekli daha fazla kazanma hırsı, kazancın bereketini götürdüğü gibi çok daha önemli dini ve ahlaki görevlerimizi ihmale de yol açıyor. Oysa Efendimiz aleyhisselam ne güzel dikkat çekmişler: “Eğer Allah’a gerçekten tevekkül etseydiniz, kuşlara rızık verdiği gibi size de verirdi. Onlar aç olarak sabahlar, karınları tok olarak akşam yuvalarına dönerler.” (Tirmizi, Müsned-i Ahmed) buyurmuştur. Yine başka bir hadiste; Peygamber (s.a.s.) de devesini salarak tevekkül ettiğini söyleyen bedevîye “Önce deveni bağla, Allah ’a öyle tevekkül et. ” (Tirmizî, Kıyamet, 60) buyurarak tevekkülden önce tedbirin alınması için uyarıda bulunmuştur.

İslami sohbetdini sohbet ve güncel sohbetler için sizleri kolay ve ücretsiz bir şekilde mobil chat ile giriş yapabileceğiz sitemize bekleriz.

2 Yorumlar

  1. Muezza

    3 Temmuz 2022 at 01:20

    “Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta onunla başalarız. ”
    ” Biz dahi “derken üstad burada kainattaki her zerrenin bismillah dediğini ve bizim de onunla başladığımızı belirtmiştir. Alemdeki herşey Allah’a teslimiyet ve tevekkül ile bismillah der ve kudretiyle olmaz denen herşey olur.Kun fe yekun.. Ol der ve olur…İnsan da kainatın küçük bir nüshasıdır. Bizler de her işimizi Allah’a havale etmeliyiz.. Zira insanın doğasındaki bu teslimiyet olmaz ise tedirginlik ve stres olur. Her işi ebterdi, eksiktir,yarımdır. Rabbim kendi acziyetimizin farkına varmayı , her işimizde Bismillah diyerek O’na dayanmayı, tevekkül ve teslimiyet şuuruyla kul olmayı ve Hz. İbrahim as gibi “Hasbünallahü ve nimel vekil ;Allah bize yeter, O ne güzel vekildir ” diyerek herzaman huzur ve sukun içinde olmayı nasip etsin cümlemize..
    Vesselam.. Emeğine sağlık Efsane, çok güzel bi konu seçmişsiniz. Tebrik ederim. Selam ve dua ile..

    Cevapla
  2. Efs

    3 Temmuz 2022 at 01:50

    Ve aleykum selam..
    Teşekkür ederim inziva.
    Allah’a tevekkül edenler ve dayananlar gerçek huzuru bulanlardır.
    konunun önemli yeri de başımıza musibetler geldiğinde ne kadar razı gelip tevekküle sarılabiliyoruz? sorusu karşımıza çıkıyor..
    ““Hasbünallahü ve nimel vekil ;Allah bize yeter, O ne güzel vekildir ” diyerek herzaman huzur ve sukun içinde olmayı nasip etsin cümlemize..”
    Amin inşallah..

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir